Türkiye sürdürülebilir pamuk talebindeki küresel artışı avantaja çevirebilir mi?

Moda endüstrisi, uzunca bir süredir ‘doğal’ algısıyla tercih edilen pamuğun gezegenimizin sağlığına en çok zarar veren ham maddelerden biri olduğu gerçeğiyle yüzleşiyor. Birçok moda markası iklim hedefleri kapsamında tedarik zincirini sürdürülebilir hale getirmek için yatırımlar yapıyor. Uluslararası pamuk ticaretinin en önemli paydaşlarından biri olan Türkiye bu durumu fırsata çevirebilir mi?

Ünlü lüks İngiliz moda markalarından Stella McCartney, 2019 yılında Söke, Aydın merkezli tekstil üreticisi Söktaş’ı onarıcı tarım alanında desteklediği bir proje başlattı.

Söktaş için Söke’deki pamuk tarlalarında sınırlı bir alanda uygulanan projenin ”beklentilerinin çok ötesinde çıktıları” oldu.

Onarıcı tarım uygulanan arazilerde toprak sağlığı iyileşirken su tüketimi yüzde 80’in üzerinde ve yakıt masrafları yüzde 60’a yakın azalmıştı.

Söktaş Genel Müdürü Muzaffer Kayhan, BBC Türkçe’ye şirketin projeyi her yıl genişleterek bugün tüm tarım alanlarında uygulanabilir hale getirdiğini söylüyor.

“Solucanlar tarlalarına geri döndüler”

Geleneksel tarımın başta toprak olmak üzere çevre üzerindeki yıkıcı etkilerini tersine çeviren yaklaşımlardan biri de onarıcı tarım.

Söktaş Genel Müdürü Muzaffer Kayhan, onarıcı tarımı “net bir formülden ziyade, bölgeye uyumlu uygulanabilecek çeşitli pratiklerin toplamı” olarak tanımlıyor.

“Temel amaç, yıpranmış toprağı onarmak, verimini ve su tutma kapasitesini arttırmak, gübre ve pestisit kullanımını ve karbondioksit salımını azaltmak” diye ekliyor.

Geleneksel tarımın aksine onarıcı tarım verimden ziyade toprağın ve ekosistemin sağlığını bütüncül olarak uzun vadede ele alıyor.

Toprağın her yıl sürülmesi gibi canlı tabakasına zarar veren geleneksel yöntemlerin yerine hayvanların entegrasyonu gibi doğal uygulamalar tercih ediliyor.

BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Kayhan, onarıcı tarım projesi sonucunda, toprağın karbon tutma kapasitesinin hektar başına yıllık 31,53 tona ulaştığını ve bunun “beklenenin 15 katı kadar” olduğunu belirtiyor.

“Biyoçeşitlilik gözle görülebilecek şekilde arttı, solucanlar tarlalarına geri döndüler. Pivot sulama kullanıyoruz, bu su tüketimimizi yüzde 85 azaltıyor.

“Nitrojen, pestisit, fosfor, herbisit girdileri tamamen ortadan kalktı. Yakıt kullanımı yüzde 61 azaldı” diye ekliyor.

“2022 yılında 260 marka ve perakendeci toplam 2,6 milyon ton iyi pamuk tedarik etti”

Hızlı modadan lüks giyime birçok küresel marka iklim taahhütleri kapsamında “sürdürülebilir pamuk” kullanımına yöneliyor.

Dünya genelinde çiftçilerle ve tekstil firmalarıyla çalışarak pamuk üretimini “daha sürdürülebilir” hale getirmeyi amaçladığını söyleyen Better Cotton Initiative (BCI) bu markaların popüler iş ortaklarından biri.

BCI, pamuk üretiminde daha az sentetik pestisit kullanmak, çalışma koşullarını iyileştirmek gibi gelişim alanlarında çalıştığını söylüyor.

BCI bugün 22 ülkede ve 2,2 milyon çiftçi tarafından uygulanan “iyi pamuk” standardının, pamukta ticarete konu olan “en yaygın sürdürülebilir pamuk standardı” haline geldiğini söylüyor.

BCI yıllık faaliyet raporuna göre 2022-23 sezonunda dünya genelinde 5,4 milyon ton “iyi pamuk” üretimi gerçekleşti.

2022 yılında 260 marka ve perakendeci üye, toplu olarak 2,6 milyon ton iyi pamuk tedarik etti. Bu, önceki yıla göre yüzde 7 artışı ve dünya çapında üretilen pamuğun yüzde 10’undan fazlasını temsil ediyordu.

Türkiye’de 2014 yılında BCI ile stratejik bir ortaklık kuran İyi Pamuk Uygulamaları Derneği (IPUD) adlı sivil toplum kuruluşu bu çalışmalara yön veriyor.

BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan İPUD Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tanman, “‘Bettter Cotton’ dediğimiz ve Türkçe’de ‘İyi Pamuk’ olarak kullandığımız tabir, çiftçilerin, çalışanların ve çevrenin refahını gözeten uluslararası bir sürdürülebilir pamuk standardı. Ama bu konuda standarttan ziyade gönüllü ve topyekün bir dönüşüm hareketi aslında” diyor.

İPUD’a göre 2022-23 sezonu itibarıyla Türkiye’deki üretimin yaklaşık yüzde 10’u “iyi pamuk” olarak gerçekleşti.

“Sektöre yön veren” giyim ve tekstil alanındaki büyük işletmeler, “2025’e kadar kullandıkları pamuğun yüzde 100’ünü sürdürülebilir kaynaklardan sağlamayı” hedefliyor.

Fuat Tanman, “Bu da daha çevreci ve daha etik üretim yöntemlerinin benimsenmesini sağlıyor” diyor.

“Dünya modası tamamen sürdürülebilirlik konusuna odaklanmışken, Türkiye avantajlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir”

Uzmanlar Türkiye’nin pamuk tarımında doğa dostu yöntemleri desteklemek için atması gereken adımlar olduğu konusunda hemfikir görünüyor.

Şubat ayında bir İPUD etkinliğine katılan Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Kaya, “Türkiye bir pamuk ülkesi, izlenebilir ve sertifikalı üretime geçmezsek pazar kaybederiz. Bu süreci 2025 yılına kadar tamamlamamız lazım” diyerek uyarıda bulunmuştu.

Diğer yandan iklim krizinin yıkıcı etkileri karşısında geleneksel tarım yöntemleriyle üretimin sürdürülmesinin mümkün olmayacağı düşünülüyor.

BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan, Hifco Onarıcı Tarım Kooperatifi Sözcüsü Gökçe Okullu, “Globalde dünya modası tamamen sürdürülebilirlik konusuna odaklanmışken, Türkiye tekstil sektöründe gerekli adımları atmazsa, jeopolitik konumu sayesinde elde ettiği avantajları kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir” diyor ve ekliyor:

“Türkiye’nin özellikle GDO’suz pamuk üretimi sebebiyle sürdürülebilir üretim için stratejik hedef alanlarından bir tanesi.”

Peki bu uygulamaların yaygınlaştırılması için çiftçilerin önünde ne tip engeller var?

Okullu bu soruya şu yanıtı veriyor:

“Doğa dostu yöntemlerle üretilen pamuk, konvansiyonel yöntemlerle üretilen pamuğa kıyasla daha riskli olarak algılanıyor.

“Bunun yanı sıra bu tip alternatif uygulamalara geçiş özellikle ilk yıllarda artan maliyetlere yol açabiliyor.

“Bu sürede geçişin kolaylaştırılması için ekipman satın alımı için ayrıcalıklı kredi-hibe desteklerini de içeren onarıcı tarım makine-ekipman desteği, bunların kullanımına ilişkin bilgilendirme çalışmaları ve arazide üreticilerle beraber kullanımın değerlendirilip yaygınlaştırılması gibi bazı mekanizmalara ihtiyaç var.

“Yine kimyasal kullanımına alternatif olarak biyolojik toprak düzenleyici ve zararlı yönetimi ürünlerine dair de derli toplu bir bilgiye ulaşmak kolay değil.”

Bu engellerin aşılmasına yerel düzenlemeler kadar çiftçilerle birlikte yapılan uygulamaların da önemli olduğu belirtiliyor.

Okullu, “tedarikçi markaların global stratejilerine uyumlu olarak yerelde üretici gruplarıyla birlikte çalışacak, geçiş maliyetinin yükünü üreticinin omuzlarından alacak ve ölçme-değerlendirme ve izlenebilirlik sistemlerini destekleyerek kimin neyi ne derece gerçek yaptığını şeffaflıkla göz önüne serecek bir destek sistemini kurmalarının” küresel çapta kabul gören bir mekanizma olduğunu söylüyor.

Söktaş Genel Müdürü Muzaffer Kayhani onarıcı tarıma geçişin maliyetli olduğunu kabul ediyor.

“Hem ekipman, hem de ikinci üründen vazgeçmeyi gerektiriyor; geçiş tamamlanana ve toprak kendine gelene kadar verimden feragat ediyorsunuz” diyor.

Buna rağmen sınırlı alanda başlayan projenin “beklentilerinin çok ötesinde” çıktıları olduğunu belirtiyor.

Stella McCartney’nin ardından Fransız lüks moda markası LVMH’nin de Söktaş’ı sürdürülebilirlik alanında güvenilir iş ortakları arasında gösterdiğini söylüyor.

“Bu gayretlerimizin boşuna olmadığını gösteriyor” diyor.

Pamuk üretimi neden zararlı?

Pamuğun doğal bir lif olması sürdürülebilir olduğu anlamına gelmiyor. Pamuklu giysileri üretmek büyük miktarlarda su tüketimine neden oluyor.

Bir kot pantolon üretilirken kullanılan pamuğun yetiştirilmesi ve boyama gibi süreçlerle birlikte yaklaşık 4 bin litre su kullanılabiliyor.

Dünyanın en büyük dördüncü gölü olan Aral Gölü’nün kurumasının doğrudan pamuk üretimiyle bağlantılı olduğu biliniyor.

Bugün benzer bir tablo tarımda vahşi sulamanın yaygın olarak kullanıldığı Türkiye’de de hakim.

Hifco Sözcüsü Gökçe Okullu, “Üretimin yüzde 90’dan fazlasının pamuğa dayalı olduğu Söke’de en hakim sulama yönteminin salma sulama olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz” diyor.

Buna ek olarak pamuk, yetiştirilirken kullanılan tarım zehirleri ve böcek öldürücüler nedeniyle “dünyanın en kirli mahsulü” diye anılabiliyor.

Küresel böcek öldürücü tüketiminin yüzde 22,5’inin pamuk tarımı için kullanıldığı belirtiliyor.

Böcek popülasyonundaki bozulma, kuşları ve tüm besin zincirini tehdit ediyor.

Pestisit Atlası 2023 raporuna göre küresel çapta ekilen genetiği değiştirilmiş bitkilerin yüzde 57’si böceklere karşı dirençli. Bunların başlıcaları pamuk ve mısır.

Buna karşın bu tohumların bitki öldürücü (herbisit) ihtiyacı artmaya devam ediyor.

Birçok pestisit kanserojen ve çiftçi ölümleriyle bağlantılı. Toprağa ve suya sızarak kalıcı kirliliğe neden oluyor.

Pamuk üretimi birçok bölgede toprağın kalitesinin bozulmasına ve çölleşmeye neden oluyor.

Tüm bunlar pamuk tarımında ekolojik yöntemlere olan ihtiyacı artırıyor.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir